top of page
_R_63970bb_edited.jpg
Markiz Pastanesi, İstanbul’un kültür tarihine damgasını vurmuş, zarafeti ve lezzetiyle yıllar boyunca hafızalarda yer etmiş eşsiz bir buluşma noktasıdır. İlk olarak 1838’de Lebon Pastanesi adıyla açılan bu mekân, 1940 yılında Avadis Ohanyan Çakır tarafından satın alındığında yeni bir döneme adım attı. Çakır, Paris’in ünlü “Marquise de Sévigné” çikolata firmasından ilham alarak, aynı kalitede çikolata ve şekerleme üretmeyi hedeflediği için pastanenin adını “Markiz” olarak değiştirdi. “Marquise” kelimesinin “lord” anlamına gelmesi, mekânın zarif ve seçkin atmosferine de gönderme yapıyordu.

Kısa sürede İstanbul’un gözde buluşma noktalarından biri hâline gelen Markiz, yalnızca çikolataları ve şekerlemeleriyle değil, aynı zamanda kusursuz hizmet anlayışıyla da dönemin kentsoyluları, iş insanları, sanatçıları ve edebiyatçıları arasında büyük bir ilgi gördü. Abidin Dino, Orhan Kemal, Sait Faik, Peyami Safa, Orhan Veli, Mina Urgan, Salah Birsel, Atilla İlhan ve Haldun Taner gibi pek çok değerli isim, bu pastanede bir araya geldi. Beyoğlu’nun simgesi hâline gelen bu mekân; dönemin sanatçılarının, edebiyatçılarının, şairlerinin buluştuğu bir sanat mahfili olarak şehrin kültür tarihine damgasını vurdu.

Dünyaca ünlü Limoges porselenleri, gümüş servis setleri ve Christofle armalı yemek takımlarıyla servis yapılan Markiz’e günlük kıyafetle gelmenin imkânsız olduğu geçmişten günümüze anlatılan hikâyeler arasındadır. Öyle ki, kravatsız ve şapkasız girilemediğinden, hemen yakınında şapka kiralayan bir dükkan dahi açılmıştı. Sözün özü, o tarihlerde Markiz’e gitmek bir ayrıcalıktı. 

Markiz Pastanesi, lezzetlerinin yanı sıra mimarisiyle de büyük bir etki bıraktı. Ahşap duvarlarına yerleştirilen Art Nouveau tarzındaki “L’automne” (Sonbahar) ve “Le Printemps” (İlkbahar) adlı mevsim panoları, ressam J.A. Arnoux’un desenlerinden esinlenilerek 1905 yılında Fransa’nın Choisy-le-Roi bölgesindeki Hippolyte Boulanger & Cie atölyelerinde üretildi. Bu panolar mekânın simgesi hâline gelirken, aynı seriden “L’hiver” (Kış) ve “L’été” (Yaz) adlı diğer iki pano ise yolda kırıldıkları rivayet edilerek günümüze ulaşamadı. Üstelik bu panoları üreten fabrikanın I. Dünya Savaşı sırasında bombalanarak yok edilmesi, panoları daha da kıymetli antika eserler hâline getirdi. 1945 yılında Cezaliryan Usta’nın yaptığı bol bezemeli kartonpiyerler ve Mazhar Nazım Resmor’un imzasını taşıyan vitraylar ise mekânın sanatsal detaylarını tamamladı. Günümüzde bu vitrayların ikisi, Şark Aynalı Pasajı’nın giriş koridorunda yer alıyor.

1980 yılında Şark Aynalı Pasajı’nın satışa çıkarılmasıyla kapılarını kapatmak zorunda kalan Markiz, uzun bir aradan sonra 2003’te restore edilip yeniden açıldı. Ancak kısa süre sonra farklı işletmeler tarafından kullanılan mekân, eski ihtişamını yitirdi ve yalnızca ismiyle hatırlanır hâle geldi. 2016 yılında yeniden kapanan Markiz, bir kez daha hatıralarda bir iz olarak kaldı.

2023 Kasım ayında Mehmet Erkul ve Tekin Esen tarafından devralınan Markiz, yeniden hayat bulma yolunda ilerliyor. İleri bir tarihte kapılarını tekrar açmaya hazırlanan bu tarihî mekân, restorasyon öncesi PİLEVNELİ’nin ev sahipliğinde sanatsal bir durak olarak yeniden nefes almaya başlıyor. İstanbul’un hafızasına bir saygı duruşu niteliğindeki bu süreç; Markiz’i yalnızca bir mekân değil, zamana meydan okuyan bir hikâye olarak İstanbul’un kültürel belleğinde hak ettiği yere taşıyor.
  • Instagram
bottom of page